Kalp kırıklıkları:
Beni üzenler var ya mesela. Ben üzülürken kim bilir hangi mutlu alemdeler dedim
içimden. İyi de ben neden üzülecekmişim diye de devam ettim her defasında. Hep 1
savunma halinde, hep 1 inkar acıları, hep 1 reddetme mutsuzlukları, hep 1
inatlaşma hayatla, hep ama hep kendinle hesaplaşma hali.
Acılar: Yüzleşmem
ve tüm can yakıcılıklarıyla yaşamam gereken acılarda tutunduğum mottom şu
oldu: “Sen neler nelere katlandın. Şimdi
hangisi aklında?”. Bu o kadar büyülü 1 motivasyon ki bu anında diner acılarım.
Başarısızlıklar:
Beklentimin aksine herhangi 1 konuda
başarıyı yakalayamadığımda “1 dahakine başarırsın” demedim ben hiç. Neden kandıracaktım
ki kendimi? Yine aynısını yapacaktım ama bu sefer çığırtkan olacaktım. Bağıran 1ine
kulak tıkamak zordur nede olsa.
İhanet: “Her
ihanet kendinedir. İnsan aslında kendini kandırır”. Külliyen yalan. İhanet 2
kişiliktir. İhanet eden ve ihanete uğrayan olmadan hainlik edilemez. Kibarca; hainlik
edeni atacaksın gönül köşkünden. Kabaca; defolsun gitsin hayatından. Bu kadar
net işte.
Deneme-yanılma: Denemelerim
yanılmayla sonlansa bile en azından denemiştim. Üzerinde çok da durmadan yürür giderdim. Yine dener-yine yanılır, yine
dener-yine yanılır ama 1 gün mutlaka dener ve başarırdım.
Asla nefret
etmemek: Nefret o kadar güzel 1 duygu ki. O kadar masum o kadar içten. Neden
bu muhteşem duyguyu o kadar çirkin, o kadar namasum (ben buldum, masum olmayan
demek), o kadar sığ insanlara hissedip bu güzeller güzeli duyguyu boşa
harcayayım ki?
Geri dönüşüm
kutusunu boşaltmak: Düzenli aralıklarla kalp ve beyin çöplüğüme attığım
insanlar var. Ama bilgisayarlardaki gibi o silinenler hala yer kaplar
hayatınızda. Çöp kutusundan da kalıcı olarak silmek lazım yer kaplayanları.
Kendi küçük dünyamın nice zaferler kazanmış muzafferiyim
ben. Sayısız acılar eskittim, sayısız kalp kırıklıkları tamir ettim, kim bilir
kaç kez yerlere kadar düşüp göklere kadar çıktım. Her gün 1 zafer kazandım ve
anı defterime hep aynı cümleyi yazdım: YİNE BAŞARDIM!